top of page
Ara

Anadolu’daki davul sevgisinin kökleri Gılgamış Destanı'nda

Güncelleme tarihi: 26 Eki 2021

Anadolu kültüründe çok yaygın olan davul zurnalı kutlamaların kökeni Sümer medeniyetine kadar uzanıyor. İşte Gılgamış Destanı’nda davula yakılan ağıt…


Düğünler, kına geceleri, sünnet kutlamaları, asker uğurlamaları, kısacası törensel niteliğe sahip bütün etkinliklerde denk geldiğimiz bir enstrüman vardır. Yeri göğü inleten ve bütün ahaliyi ayağa kaldıran bu çalgı herkesin tahmin edeceği gibi davulun ta kendisidir. Ramazan aylarında dahi uyandırma görevi gören davul, kültürümüzün tam göbeğine oturmuş bir müzikal öğe haline gelmiştir. Bir de yanında olmazsa olmazı zurna da olunca etrafta kendinden geçmiş bir şekilde dans eden kalabalık görmemek neredeyse imkânsızdır. Doğudan batıya sosyoekonomik seviye fark etmeksizin bütün topluma yayılmış olan bu gelenek elbette tesadüf değildir. Mezopotamya’daki kökleri M.Ö 5000’lere kadar dayanan Sümer medeniyeti, dinsel törenlerinde ve ayinlerinde davulu yaygın olarak kullanmıştır.


davul,sümer,müzik

Ramazan aylarında dahi uyandırma görevi gören davul, kültürümüzün tam göbeğine oturmuş bir müzikal öğe haline gelmiştir.


“Eski Yunan Dünyasında Müzik ve Müzisyenler” başlıklı makalesinde Sümerlerin müzikle olan ilişkisini anlatan Mesut Kınacı, Kramer’den aktardığı bilgilere dayanarak Sümerlerin dini ayinlerde müzik icra ettiklerini, annelerin bebeklerini uyutmak için ninniler söylediklerini ve tarım işçilerinin de işlerini yaparken şarkılar mırıldandıklarını belirtmiştir.(1) Çalgılar ise özellikle dini ayinlerde kullanılmıştır. Davul bu çalgıların en başında gelmektedir. 4500 yıl önce Sümer şehir devleti Ur’da rahiplerin ve hükümdarların hizmetinde olan müzisyenler dini ayinlerde aktif rol oynamışlar ve saray müzisyenliği kavramının ilk örneklerini temsil etmişlerdir.(2)


Gılgamış Destanı ve davul macerası

Üçüncü Ur Devri’nde (M.Ö. 2212-2004) yazıldığı tahmin edilen Gılgamış Destanın’da davul çalgısıyla alakalı bir bölüm mevcuttur. Destan bu dönemden kalmamış olsa da, günümüze ulaşan sürümü bundan yedi yüzyıl sonraya aittir ve bu yıllar içerisinden metnin ne tür değişimler geçirdiği belli değildir.(3) Kısmen tanrısal özelliklere sahip olan Kral Gılgamış’ın insan özelliğinden dolayı ölümlü bir bedeni vardır. Bunu değiştirip tanrılar gibi ölümsüz olmayı amaçlayarak uzun bir yolculuğa çıkar ve çeşitli sınavlar verir.


gılgamış, sümerler, müzik, davul

Kısmen tanrısal özelliklere sahip olan Kral Gılgamış’ın insan özelliğinden dolayı ölümlü bir bedeni vardır.


Destan son bölümünde ölümsüzlüğün hiçbir zaman mümkün olmayacağını ilan ederek insanlara: “hala ömrünüz varken tadını çıkarın, ölümsüzlük için boş çaba sarf etmeyin” mesajını verir. Çeşitli levhaların bir araya getirilmesiyle sıraya dizilen olay örgüsünden bağımsız başka bir levha daha vardır. Bu son levhada Gılgamış’ın davulunu ve tokmağını kaybedişi anlatılır. Kutsal bir ağaçtan meydana gelen tokmak ve davulunun yer altı dünyasına yuvarlanmasıyla Gılgamış büyük bir kedere bürünür çünkü çalmayı çok sevdiği davulunu yitirmiştir:


Gılgamış:

“Keşke tokmağı marangoza bıraksaydım,

karısı öz anam gibi saklardı onu,

kızı kendi kız kardeşim gibi korurdu onu,

ama ne çare yeraltına düştü,

ve davul da düştü yeraltına.! "


Enkidu:


"Efendim, niçin ağlıyor ve kederleniyorsun?

Bugün yeraltından geri getireceğim tokmağı

ve sana geri getireceğim davulu".(4)



Enkidu yeraltına iner inmesine ama oranın gazabından kolay kolay kurtulamaz. Gılgamış sadık dostunun ölüler diyarında heba olmasına dayanamaz ve güneş tanrısı Şamaş’a giderek onu kurtarmasını ister. Böylece Şamaş bir pencere açar ve Enkidu’yu kurtarır. Enkidu ölüler diyarında neler gördüğünü dehşet içine yeryüzündeki Gılgamış’a anlatır. Destandaki davul ve tokmak Enkidu’ya diğer alemi göstermiş ve aslında çalgı vasıtası ile başka boyutların gerçekliği ortaya çıkmıştır. Bu da çalgının dini bir ritüel simgesi olduğunu açıkça göstermektedir. Yani davul aslında diğer boyuta açılan bir totemin ta kendisidir.



(Resim StockSnap tarafından Pixabay'a yüklendi)

davul, gılgamış, müzik, sümer

Yani davul aslında diğer boyuta açılan bir totemin ta kendisidir.


Görünmeyen varlıklar ve davul


Davul ve zurna öğelerinin Anadolu kültüründe başka boyutlardaki varlıkların da icra ettikleri öğeler olarak anılması bu anlamda bir tesadüf değildir. Nesilden nesile aktarılan bu inanç sistemi dönüp dolaşıp Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın halkın parapsikolojik inançlarını şakacı bir üslupla anlattığı Gulyabani eserinde karşımıza çıkar. Halk tarafından perili köşk olarak nitelendirilen bir konağa hizmetçi giden Muhsine gece kendisine görünmeyen varlıkların musallat olduğunu ve davul çaldıklarını şöyle anlatır:


“Benden evvel bu köşkte boğulmuş olan iki hizmetçinin feci ölümlerini hatırlayarak aklımı kaybedecek bir hale geldim. İşte o zaman oda kapımın üzerinde velveleli, müthiş bir davuldur başladı. Dan dan dan dan!”(5)


Bütün bunları düşündükten sonra bir kutlamada davul duyduğunuz zaman aslında onun sadece bir çalgı olmadığını anlayabilirsiniz. Müzik, medeniyetin ve inançların temelindeki en etkili öğelerden bir tanesidir. Müziğe ve çalgıya dair gördüğümüz her şeyin ardında kocaman bir tarih yatar.


(1) Mesut Kınacı, Doğu Batı Düşünce Dergisi, Sayı:62, ss. 11-12, Ağustos, Eylül, Ekim 2012.


(2) Yaprak Melike Uyar (Çeviri), Müzik Atlası Görsel Müzik Tarihi, İstanbul, Boyut Yayın Grubu, 2015.


(3) Charles Freeman, Mısır, Yunan ve Roma Antik Akdeniz Uygarlıkları, Dost Kitabevi Yayınları, s.78, Ankara, 2003.

(5) Hüseyin Rahmi Gürpınar, Gulyabani, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 24, İstanbul, 2019.


 
 
 

Yorumlar


bottom of page